26 Haziran 2009 Cuma

KADER UTANSIN




Yollarım hep diken kalmadı özüm
Kaderin suçu ne tanrıya özüm
Ağardı saçlarım görmüyor gözüm
Suçum nedir kader benden utansın.
Gönlüm viran olmuş bir çiçek açmaz
Yaprağım kurumuş saksıdan taşmaz
Kokusu karanfil herkese kokmaz
Beni anlamayan gönül utansın.

Yar ezdi içimi kesti gücümü
Bilemedim işlediğim suçumu
Kendi ellerimle yoldum saçımı
Saçlarımı yolan eller utansın.

Kaderi yazanla açık aramız
Aşk ile bağlanmadı gönül yaramız
Dert yükü doğurmuş bizi anamız
O yükü taşıyan kader utansın.

Baykuşun yuvası kayanın dibi
Aşk kalbe girmiş sevecek gibi
Kader yağdırıyor kar ile tipi
O karı yağdıran kader utansın.

22 Haziran 2009 Pazartesi

BİLEN YOK BENİ

Ayağıma giymedim ağır kundura
Alıp da giymeme gelmedi sıra
Saçlarım ağardı döndü bozkıra
Hiç mi içinizde yok beni bilen?

Yeni çorap giyip basmadım yere
Elime geçtiyse verdim birine
Yana yana dönmüşüm kömüre
Hiç mi içinizde yok beni bilen?

Mağazaya gidip de giymedim daha
Giyene imrendim hep baka baka
Sırdım da görünür eski bir yaka
Hiç mi içinizde yok beni bilen?

Metre malı bilmem sanki bana yas
Parça mallarına salladım makas
Dikip yakıştırdım oldu en has
Hiç mi içinizde yok beni bilen?

BİR KIZ GÖRDÜM

Binmiş arabasına çekip gidiyor
Ağzında sigarası tütüp gidiyor
Bülbül misali bir ses işittim
Kınalı kekliğim ötüp gidiyor.

İstediği yerleri gezip gidiyor
O uzun yolları süzüp gidiyor
Yolların aslanı o benim kızım
Yan gözle bakanı ezip gidiyor.

Yol garibi çöl kuşum
Yollarda yorulmuşum
Kız ben seni görünce
Başımdan vurulmuşum.

SEVGİ SİTEMİ

Ben seni sevmişim bir hevesle
Ömrüm geçti gitti kara yasla
Çekerim kahrını dokuz nazla
Canım son nefeste kalsa bile.

Yollarım gitse de ölümden öte
Ben sana yanmışım hep tüte tüte
Sürdüm izlerini hep yüzüme
Yolum cehenneme düşse bile.

Dikenli tellerde hayatım mahkum
Ver de içeyim bir avuç zakkum
Çöllerde olayım savrulan bir kum
Savrulan kumda sevgin var senin.

Ağarsa saçlarım solsa yüzlerim
Neden şair oldum sana sözlerim
İçimdeki aşkı bunca gizlerim
Açılıp mezara dökülse bile.

Çekerim bu yükü sonuna kadar
Kaptan olsam gemim sulara batar
Gidecek benimle sonuna kadar
Mezarda sorsalar söylemem bile.

Yüzümde çizgiler senden izlerim
Son nefeste bile seni gözlerim
Bir saat görmesem seni özlerim
Gözlerim kapanıp gitse bile.

BAYRAĞIM VE VATANIM

İndirme göklerden al şu canımı
Değme toprağıma dök şu kanımı
Şehitle kazandığım bu vatanımı
Bölüp de bizden kimse alamaz.

Dağlar delip tüneller yaptık
Şehit kanıyla harcını yaptık
Bayrağın üstüne ay yıldız taktık
Bu vatanı bizden kimse alamaz.

Çöl çamur demedik dağları aştık
Bir avuç kanımızı toprağa saçtık
Kurduk cumhuriyeti huzura vardık
Bir avuç toprağı kimse alamaz.

Toprağımla bayrağımı öperim
Şehidimin üstüne seni örterim
Ruhum bedenden ayrılsa bile
Hilal bayrağımı getirin derim.

Hiçbir kuvvet sana engel olamaz
Biz oldukça senin rengin solamaz
Bir çakıl taşına bin şehit verdik
Toprağımın değerini şehitle bildik.

Sen şeref, sen namus, sen etkensin
Karada denizde gökte sanki yelkensin
O rengin, o yıldız, bir de hilalin
Bu vatan üstünde sönmez hayalin.

NEVRUZ

Baharın müjdesi nevruzu gördüm
Ondaki neşeyi yüzüme sürdüm
Topladım onlardan bir demet dürdüm
Baharın kokusu nevruzum benim.

Bir karış boyları minik çiçeği
Ilık iklimleri sever sıcağı
Müjdeler baharı açar kucağı
Baharın kokusu nevruzum benim.

Bahar derim bütün otlar canlanır
Arı çiçek toplar petek ballanır
Gelincikler tepelerde allanır
Baharın kokusu nevruzum benim.

Yaylasıyla ovasıyla
Su taşırım kovasıyla
Ben baharı çok severim
Mor çiçekli doğasıyla.

Aşıklar yarışır
Deryalara karışır
Hikmet bile sevincini
Hep bahara taşır.

OLMA

Dereler kurursa nehirler kalır
Mezralar göç etse şehirler kalır
Ozanlar ölürse şiirler kalır
Al kalemi yaz da silici olma.

Atım ölse ayağında nal kalır
Yiğit ölse kervan gider ün kalır
Satırlar insandan bir gönül alır
İncitip gönülleri kırıcı olma.

Bir gün öleceğim benden ne kalır
Hikmet efkarlansa bir kalem alır
Defter bulamazsa bir kağıt alır
Deryaları yazda silici olma.

Yanana yardım et yakıcı olma
Bülbül olursan dikene konma
İnsanlık yoluna her şeyi versem
Verici ol da alıcı olma.

Düşün satırdaki gerçek anlamı
Kalemin yazdığı deşti yaramı
Kitaba deftere harca paranı
Okuyup köşeye atıcı olma.

Yüz yaşında olsan bir şeyler öğren
İşte o insandır, gözüyle gören
Odur ki çevresine bir şeyler veren
Ya öğret ya öğren verimsiz olma.

Gerçeği bilmesen gerici olma
Cahil anonsuna verici olma
Otur bir kenara dinle sözleri
Batıl sözlerle yorucu olma.

Taşı silahını atıcı olma
Mermiyi fişeği satıcı olma
Cahilden uzak dur koru kendini
Kaleminle yüz de batıcı olma.

GERÇEKÇİ OLMAK

Camiler yıkılıp tespihim kopsa
Vücudum eriyip hamurda olsa
Ruhum canlanır Allah aşkıyla
Yeri göğü yaratan oysa.

Tel tel iplik iplik
Bağlasalar ağzımı
Kimse susturamaz içimi
Allah için atan nabzımı.

Güvenli olalım bir huzur için
Gidişat hoş değil bu da ne biçim
İçimiz dışımız aynısı olsun
Neleri kaybetmişiz yanıyor içim.

Doğruyu merhameti sever dinimiz
Hep ilim üretse bizim beynimiz
Aydın ve gerçekçi olursak eğer
Kimseye kalmaz bizim kinimiz.

İLMİN TEMELİ

Ne güzel şeydir ilimli olmak
İlim Çin’de olsa da arayıp bulmak
Büyük Atatürk’ün izinde olmak
Karanlığa götürür ilimsiz kalmak.

Doğuştan sonsuza kadar ilimle savaş
İlim öğreten canımı da alsa olurum gardaş
Görünen amansız dağları kanatsızca aş
Bak dökülür göklerden bulutsuz bir yaş.

Oku arabul yarış
Dünyayı ölçersin hep karış karış
Bize yan bakan olursa susma
Git ona, bir şey öğrenmek için barış.

İlmin yolları engel de olsa
Canımız askıda çengel de olsa
Gözümüz bir avuç toprakta olsa
Yatmayız toprakta ilmi ararız.

Sen insansın her şeyi çözersin
Ham demirde olsa yumrukla ezersin
İlme aşık olmayan gelincik, gül bile
Açmasın solsun rengi bezersin.

Kültürle ilim dostumdur benim
Okyanusta yüzer batmaz gemim
Miras bırakma istemem arkadaş
Eserin kalsın dünyada ilim.

Eğer ilim olmada kuran yazılmazdı
Eğer ilim olmasa gemiler denize dalmazdı
Eğer ilim olmasa uçak havalanmazdı
Eğer ilim olmasa kalem bile yazmazdı.


KENDİNİ BEĞENMİŞ

Kendini beğenen dostluk kuramaz
Padişah olsa insan olamaz
İşini bulsa arkadaş bulamaz
İnsanlığa özenelim arkadaş.

En büyük değeri insana versek
Kendi hatamızı kendimiz görsek
Topluma olalım en iyi örnek
İnsanlığa özenelim arkadaş.

KUTLU GÜL GECESİ

Hz. Muhammet’e

Sen doğduğun gece
Dünyaya nurlu bir rahmet, sonsuz bir nimettin.
Senden çok hissiyat aldı, binlerce ümmetin
Sen dünyalara nur, alemlere örnektin.

Sen, yücelerin yücesi
Sen, karanlıkların meşalesi
Sen, nurlu zemzemlerin şelalesiydin
Sen dünyalara nur, alemlere örnektin.

Sen, merhametin yüküydün
Sen, İslamiyet’in köküydün
Sen, dillerde asırlar süren övgüydün
Sen dünyalara nur, alemlere örnektin.

Ey yüce peygamber

Sen, insanlığın meleği
Sen, dualarımızın dileği
Seni imanla getiriyoruz dile
Şerife-i besmeleyi.

Ey yüce peygamberimiz
Seni Allah zalimlerden
Örümceğin ağı ile korumuş
Senin için mağaralarda yaşamakta zormuş
Ama içindeki ışık sönmedi dünyalar nurmuş.

Sen Allah’ın kahramanı sen Allah’ın nuru
Sen insanlığın gururu
Sen İslamiyet’in onuru
Sen alimlerin ışığı.

Sen Hira Dağı’nda
Esma’nın getirdiği kuru ekmekle beslendin
Sen her şeye sabırlı bulunur nefsini hep yenerdin
Sen İslamiyet’in sevgisini hep içinde besledin
Sen herkesin üzerinde sevgi rüzgarıyla eserdin.

Sen nur dağının ayet yazılmış taşısın
Sen İslamiyet’in başısın
Sen gözlerimizin yaşısın
Sen içimizden silinmeyen imanımızda yazısın.

YUNUS’A

Medeniyetle kültür
Hepsi Yunus’ta mükemmel
Onun insanlık öyküsü kalmış
Dünyada asırlar evvel.

Yirmi birinci asırda bile
Yunus dillerde dolaşır
Onun koyduğu izler
Çağımıza ulaşır.

Yunus’un şairliği
Selçuklular çağında
Sevgiler fışkırırmış
Emre’nin hep bağrında.

1240’larda
Doğduğu söylenirmiş
Çağdaş bir şair olduğu
Belki de büyük ermiş.

Kültürle medeniyet
Yunus’ta bir şelale
Yüzündeki o nurlar
Benzermiş hilale.

Farklı farklı yerlere
Türbeleri yapılmış
Binlerce yıl önce
Yazdıkları anılmış.

Yunus Emre’yi tanırsak
Hakkını savunuruz
Medeniyet eseri var
Bizler de avunuruz.

Sen insanlığın nuru
Sen medeniyetin onuru
Sen tarihleri aydınlatan
Kültürümüzün gururu.

Medeniyete emelsin
Kültürümüz temelsin
Dünyanın ihtiyacı var
Nice yunuslar gelsin.

Sarıköy’de öldüğü
Dillerde hep söylenir
Yunus Emre’yi anmasak
Belki de hakkı yenir.

Sen Yunus Emre isen
Bende Şair Hikmet’im
Kalem alsam elime
Yazılarım çok metin.

İNCESU TEKKE’Sİ

Kalmadı Tekke’de yolun eğrisi
Sarı derede yapıldı yolun doğrusu
Gelir burnumuza kekik kokusu
Kokusu bir başka bizim Tekke’miz

Yapılmış yolları verilmiş emek
Halkımıza kalmış Tekke’yi görmek
Hoş olurdu ekibe bir ayran vermek
Yaşayanlar hep göçmüş bizim Tekke’miz.

Geldim ki Tekke’ye görmeye değer
Mazide kalmış eskiler meğer
Ağaçlar çamlar büyüse eğer
Daha başka olur bizim Tekke’miz.

Parmak izi taşı duruyor özel
Asasına vardım suyu ne güzel
Tekke’m yeşil dursun olmasın gazel
İçimiz açılır bizim Tekke’miz.

Şehitler şehridir Tekke’nin yeri
Tarihi mekandır dedenin evi
Bir kavim yaşamış öteden beri
Hizmete açıldı bizim Tekke’miz.

Şeyh evliyayı binlerce soran
Bekli de ruhen bizleri gören
Üç gulfu bir Elham okuyun Kuran
Sevgi saygı artar bizim Tekke’miz.

Tekke’nin şöhretli ağaları vardı
Tekke meydanına hep toplanırdı
İnekler sürüler hep otlanırdı
Saltanatın bir başkaydı Tekke’miz.

Evciklere baktım yıkık duruyor
Baktıkça gözüme buruk geliyor
Isırgan otları koruk oluyor
Neler düşündürür bizim Tekke’miz.

Susamlığa vardım susam deryası
Dertlere şifadır tüm havası
Çekilir Tekke’nin zevki sefası
Buram buram rüzgar eser Tekke’miz.

Tekke’nden görünür Aksu Bağları
Göçmüş bu dünyadan Tekke ağaları
Tarihe karıştı tuluk yağları
Kaymağına hasret kaldık Tekke’miz.

Kızıl kuyusu da derindir derin
Buz gibi suyu var içtikçe serin
Çamlarım büyüsün bolca su verin
Daha başka olur bizim Tekke’miz.

Yüksekten Armutlu ne hoş görünür
Bütün ağaçlar yeşile bürünür
Bunu yazan şair bile övünür
Sınırların hep güzeldir Tekke’miz.

Kartal İncesu’ya açmış kucağı
Mazide tüterdi tezek ocağı
Sac üstünde yağlamanın sıcağı
Daha unutmadık bizim Tekke’miz.

Çıktım Şarabakan’a verdim bağrımı
Kesti benim hep sızıntımı ağrımı
Tekke çeker efkarımı kahrımı
Ne efkar giderir bizim Tekke’miz.

Durağıma vardım tepesi ören
Bir kavim yaşamış hiç yok mu gören
Şehitler adına yapalım tören
Kavimler köyüdür şu benim Tekke’m.

Karanlığı basar şimşekler çakar
Her çeşit otların bir başka kokar
Baharda sellerin bir başka akar
Onur verir bize Tekke Dağı’mız.

Hikmet Tekke’yi aldı kaleme
Kimler konakladı sayıp söyleme
Kalem beni sen divane eyleme
Şöhretinle anılırsın Tekke’miz.

CANIM ERCİYES

Hiç eğilmez dimdik tutar başını
Hangi rüzgar kaldırırmış taşını
Mor bulutlar çatar iken kaşını
Sen yenilmez yıldırırsın Erciyes.

Yağmurlar yağıp şimşekler çakarken
Sitemli başına ateş atarken
Kar altında mevzilenmiş yatarken
Uyur gibi uyanıksın Erciyes.

Yüksekliğin taş toprak elbisen kardan
Sen hiç ayrılmazsın doğadan yardan
Sana zulüm gelse gökten havadan
Sen yıkılmaz ayaktasın Erciyes.

Ne dumanın gider ne karın biter
Kokar kekiklerin kekliğin öter
Yaylasında çobanlar kuzular güder
Onurlusun kar yataklı Erciyes

Kayakçılar sen de tatil yapıyor
Gece gündüz lojmanında yatıyor
Yürekler çarpıyor nabız atıyor
Sen her zaman onurlusun Erciyes.

Tekir Yaylası’da yaylanın hası
Buz gibi sular çekilir nazı
Orada geçirelim gelecek yazı
Senin nazın bir başkadır Erciyes.

Heybeti bir başka duruşu başka
Dumanı bir başka havası başka
Gezdim yaylaları güzeli başka
Onurunda bir başkadır Erciyes

İçanadolu’nun gurur kaynağı
Sürüler otlanır yeriz kaymağı
Çeker yağmurları bitmez sağnağı
Onurlusun kar yataklı Erciyes.

Aladağ’ın ardında Sarı Göl’ün var
Kavaklı Yayla da açan gülün var
Derelerde boz bulanık selin var
Derelerin bir vadidir Erciyes.

Bahar aylarında başkadır namın
Göğsüne yaslanmış hiç bitmez karın
Çiçeklere bürünür kalmaz bozkırın
Sende bahar bambaşkadır Erciyes.

Erciyes karından alasım geldi
Çıkıp güzelliğinde kalasım geldi
Arı bal yaparken çiçeklerinden
Sofraya bir tabak koyasım geldi.

Buram buram rüzgar eser bağrında
Yeşile bürünen karlı dağında
Temiz hava gelir bize anında
Onurunla ayaktasın Erciyes.

Kayseri Hacılar’a açmışsın kucak
Develi İncesu hep sana bucak
Üniversite adıyla meşhur kalacak
Onurlusun kar yataklı Erciyes.

Canım Erciyes’e doymadım gitti
Yetmişe geliyor ömrümde bitti
Kalem dayanmadı sayfalar bitti
Senin yerin bir başkadır Erciyes.

Hikmet Erciyes’i aldı kaleme
Sesini duyurdu bütün aleme
Tut elimi sen divane eyleme
Şu gönlümde yerin başka Erciyes.

İNCESU

Baktıkça insanın içi açılır
Gezdikçe çevreye neşe saçılır
Gelen gurbetçiler takılır kalır
Görülmeye değer bizim İncesu.

Eksik etmem ayağımdan tozunu
Sürü yaptık koyun ile kuzunu
Çok yetişti yüksek okul mezunu
Övülmeye değer bizim İncesu.

Tarihe geçmiş kervansarayı
Nice turistler gezer burayı
Sanki hazinedir çeker parayı
Görülmeye değer bizim İncesu.

Kara Mustafa’nın eserleriyle
Üzümden şıraya festivaliyle
Şair yöresinin kıyafetiyle
Kalemlere aldım seni İncesu.

Tekke Dağı İncesu’nun komşusu
Gelir burnumuza kekik kokusu
Bence eksiği yok daha doğrusu
Övülmeye değer bizim İncesu.

Biraz da Sivri’yi getirsek dile
Çıktım tepesine sanki bir kule
Karanlığı basan Kurt Dağı bile
Eteğine kurulmuş bizim İncsu.

Barajla Derebağ ne hoş görünür
Bahar aylarında yeşil bürünür
Hikmet kalemiyle çıksa övünür
Güzelliğin bir başkadır İncesu.

Canım Erciyes’in duruşu başka
Havası bir başka suyu bir başka
Çıktım yaylasına suyu bir başka
Güzeller güzeli bizim İncesu.


Burada beslendim
Yağmurunda ıslandım
Güzelliğini kıskandım
Bir başkadır güzelliğin İncesu.

Çapalayıp bellediğim toprağım
Bağları donatan yeşil yaprağım
İncesu girişinde şanlı bayrağım
Ne de yakışıyor sana İncesu.

Adana asfaltı geçer yay gibi
Lambalar parlıyor gece ay gibi
Kilit taşlar göze çarpar say gibi
Her tarafın ayna gibi İncesu.

Ozanlar çıkardın elinde sazın
Hani vardı ya meleyen kuzun
Ahmet Kızılışık’ı köşeye yazın
Onu unutmasın bizim İncesu.

Gün gelecek şelalede akacak
Fışkıran su yükseklere çıkacak
Sonsuza dek meşaleler yanacak
Daha başka olacaksın İncesu.

Yatan ecdadımız gelse de görse
Kimi kermen çevirip kimi çorap örse
İncesu çok değişmiş yazandan sorsa
Hikmet seni sıraladı İncesu.

TEKKE PİLAVI

Yapıldı Tekke’mde pilav şöleni
Hayrete düşürdü bütün göreni
Ruhun şad olsun Şeyh Turasan ereni
Ziyaretçi sever bizim Tekke’miz.

Şeyh Turasan’ı sevenler geldi
Yapılan dualar dağları deldi
Hizmeti verenler göğsünü gerdi
Biz her zaman buradayız Tekke’miz.

Sağ olsun hayırseverler herkes sağ olsun
Herkes hayır için kol kanat olsun
İster şeyh olsun ister yol olsun
Hizmete hazırız bizim Tekke’miz.

Hem birlik olalım hem de beraber
Dualı pilava herkes seferber
Kim bu dağlardan ağaç keserse
Şeyh ermiş bize haber ver.

Yapılan yollardan memnun kalındı
Şeyh Turasan nasıl anıldı
Kuranlar okundu namaz kılındı
Sevenlerin bitmeyecek Tekke’miz.

Korunsun ağaçlar korunsun dede
Dikilen çamların yakışmış ne de
Bugün gibi yanındayız elbette
Ziyaretçilerin çoğalacak Tekke’miz.

Hikmet eline aldı kalemi
Bütün gelenlere verdi selamı
Okudu üç …. Bir de elhamı
Hep dualar kabul olsun Tekke’miz.

İNCESUDAKİ HASTANEMİZ

Ne güzel yapılmış yeni ek bina
Sanki içindeymiş o İbn-i Sina
Hastaya veriyor her türlü şifa
Erciyes havalı hastanemiz var.

Hizmeti farklı disiplin farklı
Dertlerin devası burada saklı
Doğruyu yazmakta kalemde haklı
Erciyes havalı hastanemiz var.

Memuru hizmetlisi bütün çalışan
Hastaya yardım edip çabuk alışan
Halkımızla cıvıl cıvıl kaynaşan
Erciyes havalı hastanemiz var.

Doktoru hemşiresi nasıl bilgili
Hastayla ilişkiler öyle ilgili
İncitmezler dökerler hep tatlı dili
Erciyes havalı hastanemiz var.

Başhekimlikte çifte Bekirler
Fakiri fukarayı iyi bilirler
Hastaya her türlü yardım ederler
Erciyes havalı hastanemiz var.

Çalışanı güzel temizliği güzel
Sanki hastanemiz yapılmış özel
Halkımı sağlıklı kalsın olmasın gazel
Erciyes havalı hastanemiz var.

Yaptıranlar şöhret alsın şan alsın
Bu tabloda isimleri hep kalsın
Zengin olup hayır yapmak isteyen
Uçurum kardeşleri hep örnek alsın.

Ben Hikmet Teyzeniz hep buradayım
Hastalar içinde bende adayım
İki satır olsun benim de payım
Erciyes havalı hastanemiz var.

VERGİNİN ÖNEMİ

Vergi demek ne demek
Vicdani bir borç demek
Bilir misin arkadaş
Devlete destek demek.

Vergimizi verirsek
İşi doğu görürsek
Yıkılmaz bir milletiz
Bunu iyi bilirsek.

Endüstri sanayide
Ödensin hep vergiler
Örnek olalım topluma
Onlar küçük kesimler.

Vergi vermeyen insan
Bence vatan haini
Vergiyi kaçıranda
Olmaz Müslüman dini.

Aynı askerlik gibi
Vergi vatan borcudur
Hep ödensin vergiler
Bize maddi ordudur.

Tüm alış verişlerde
Unutma hiç fişini
Bir gün öyle olur ki
Sökerler hep dişini.

Yediden yetmişe kadar
Hakkımız var vergide
Buna dikkat etmezsek
Çöker devlet belki de.

Hesaplar hep sorulsun
Vergiler hep alınsın
Türkiye hukuk devleti
Cezaları verilsin.

ANNEM

Has bahçenin bal arısı
Arı sütü verir anam
Dünyalara değişmem
Gözüm seni görür anam.

Ne istesek dayanamaz
Yüreğini verir anam
Yavrusuna neler saklar
Bizim için ölür anam.

Hasta olsak uyumaz
Bizi yalnız koyamaz
Yangın yürekli anam
Sevgimiz için doymaz.

Bizim için erimiş
Bizim için çürümüş
Hep açmış kanadını
Üstümüze bürümüş.

Ta yürekten gelirmiş
Ananın sevgi sesi
Yavrusunu özlermiş
Ananın son nefesi.

Daldaki yaprak gibi
Bizlere kanat açtın
Çırpınan yüreğinle
Üstümüze nur saçtın.

Anneler günü demek
En derin sevgi demek
Bu inkar edilir mi
En zor olan o emek.

Çiçeklerin bal arısı
Gelmem anama asi
Senin yüreğine getirir
Hem baharı hem yazı.

Nice zorluklar çektin
Bizi büyütmek için
Saçların simsiyahtı
Bizim için ak ettin.

Benim de anam vardı
Mezarında taş olsam
Eğer ki ağlıyorsa
Gözlerinde yaş olsam.

Toprak bile anadır
Ne bitkiler canlanır
Annelik sevgisiyle
Toprağımda uyanır.

Analar meşaledir
Sevgisi şelaledir
Çocukları çiçekse
Analar hep laledir.

Sensiz dünyam dar anam
Beni de yanına al anam
Mezarda çürüsen de
İhtiyacım var anam.

Annelerin kucağı
Cennet gibi hoş olur
Annemden ayrı kalsam
Ellerim hep boş olur.

Annelerin ak sütü
Çocuğunu beslermiş
Annelerin duası
Yavrusunu desteklermiş.

KERMES

Hayırsever insanlara
Açılmış bu kermes
Her zaman devam etsin
Hayırlar sona ermez.

Hep beraber olalım
Yoksula çare bulalım
Onların dar gününde
Hep yanında olalım.

Alan elden olmayın
Veren elden olalım
Onların dar gününde
Çilesini soralım.

Yangısı yakacağı
Olmayanı bilelim
Görüntülü şöhreti
İçimizden silelim.

Hele yoksul öğrenciler
Tebessüm bakışları
İğneden geçen iplik
İçimde nakışları.

O küçük çocukları
Ne anlar ki geçimden
Yoksulu düşünürken
Neler geçer içimden.

Fakirler horlanmasın
Onlarda hep yükselir
İnişli çıkışlı dünya
Bir günde bize gelir.

Bizler zengin değiliz
Normal olan kesimler
İstediğimiz her şey
Kermeste var desinler.

Sağlık zenginlik demek
Bütün bunlar emanet
Gönüller engin olsun
Etmeyelim ihanet.

Hep el ele olalım
Doğru yolu bulalım
Bugün burada değil
Yarınlarla olalım.

Mehtap kızım işleri
Organize ediyor
Sıcacık yüreğiyle
Yoksulları anlıyor.

Bütün kadın kolları
Özveriyle çalışıyor
Nerde muhtaç varsa
Onlara ulaşıyor.

İncesu Belediyesi
Bu işlere yol açtı
Fakirle fukaraya
Sonsuz bereket saçtı.

YÖREMİZ

Şoray uzun yoldadır
Arabası soldadır
Bütün yurdu dolaşmış
Tüm bilgiler ondadır.

Şoray’ın esprisi
Neler yazmış birisi
Şoray maniler ister
Size kalmış gerisi

Şoray’ın güler yüzü
Yöreye uygun sözü
Duygulu manilere
Hiç de dayanmaz özü.

Dolaştı bütün yurdu
İncesu rekor kırdı
İncesu yöresini
Hikmet teyzeden sordu.

İncesu’nun yemeği
İnan değer görmeye
Şoray’a nasip oldu
Yöremizin yemeği.

Yemeğin başı mantı
Şoray kaşığı attı
Sarımsaklı yoğurdu
Hemen içine kattı.

Tepsiye dolaz koyduk
Üstüne ceviz soyduk
Şoray geliyor diye
Mehtap kızımdan duyduk.

Bu yöre nasıl yöre
Şoray’a çorap öre
İncesu mantısının
Yapıldığını göre.

İncesu’nun yöresi
Farklı olur töresi
Soray’ın çantasına
Koyduk üzüm çerezi

Şoray geliyor şoray
Çekim yapıyor her ay
İncesu kültür evi
Antikalı bir saray

İncesu yöresine
Hayranım töresine
Şoray hiç rastlamamış
Hiç başka böylesine.

Yöremizin üzümü
Burada kestim sözümü
Ben kalemle yazarım
Duygu dolu özümü.

ALLAH SEVGİSİYLE

Kuran’da Yasin’im hoştur
Okumazsam içim boştur
Ne olur Allah bizi coştur
Allah Allah sevgisiyle.

Denizlerde olur dalga
Mevlana’da olur halka
Kuran’da açılır sayfa
Allah Allah sevgisiyle

Hayra kaldır elimizi
Açık eyle yolumuzu
Tatlı söylet dilimizi
Allah Allah sevgisiyle.

Kuşlar havalanıp uçar
Hiç düşmezler nasıl kaçar
Kanadını süzüp açar
Uçar Allah sevgisiyle

Bin bir çeşit kelebekler
Kanadını kimler süsler
Allah’a zikrederler
Yaşar Allah sevgisiyle.

Kuru kütük yaprak olmuş
Arasına koruk dolmuş
Bir de baktım üzüm olmuş
Allah Allah sevgisiyle.

Nar içinde tanelerin
Güzel kokan nanelerin
Nehirlerde suyun serin
Akar Allah sevgisiyle.

Güneş doğar hem de iner
Kuşlar yuvasına döner
Dünya bile nasıl döner
Allah Allah sevgisiyle.

Yılan ayaksız yürüyor
Örümcek ağını örüyor
Karınca neler sürüyor
Allah Allah sevgisiyle.

Gökten yağmurlar inerken
Arı balını yaparken
Koyun kuzuya melerken
Meler Allah sevgisiyle.

Hazreti Fatma elleri
Zikir söylermiş dilleri
Gözden akan o selleri
Allah Allah sevgisiyle.

Bin bir çeşittir çiçekler
Türlü türlüdür böcekler
Ne yiyip de içecekler
Yaşar Allah sevgisiyle

Ne gelirse Mevla’m senden
Sözler Hikmet dilinden
Kalemi düşmez elinden
Yazar Allah sevgisiyle.

PARAŞÜT ASKERLERİ

Lapa lapa karlar gibi
Uçar gelir havalarda
Askerimin kalbi çarpar
İnince hep karalarda.

Düzlü yerler tozlu yerler
Hep onların mekanları
Bazen ufak kaza olur
Dökülür hep kanları

Kahramanca nasıl atlar
Beklemesin sarp kayalar
Onlara hep duacı
Yerde biten yeşil otlar.

Ormanlara düşmesinler
Yeşil bahar estirsinler
Askerimi bekleyen çok
Sevgilisi daha kimler.

Sizi gören gururlanır
Yurdum sizinle donanır
Mehmetçiğim gökyüzünde
Baktıkça gözler sulanır.

YAŞLI NİNE

Her sabah gidersin üzüm satmaya
Aile bütçesine katkı yapmaya
Çok yorulur uğraşır bitkin düşersin
Kulübeye zor gidersin erken yatmaya

Yine ertesi gün çıkarsın yola
Kafa dalgın beden yorgun
Artık göze alamıyor çalışmayı
Sanki destek bekledikleri ona dargın.

Hep böyle mücadele eder ama çilekeş
Bazen yorgunluğu gider sayar parayı beş beş
Kadere katlandı ama kafası değildi o iş
Biliyorum devam edecek sonuna kadar gözlerinde yaş

Yinede darılıp küsmüşüm keş olmuş eş olmuşum
Yıkamadım yuvamı sağlam bir direk olmuşum
Devam eden bu sitemli hayatta
Bir elimde defter bir elimde kalemle ayakta kalmışım.

Namus, temizlik, disiplin aşığıyım
Bu üç şeyi bilmeyene karşıyım
En zor işte bile hiç yorulup bıkmadan
Tembelliği sevmem çalışanın marşıyım.

Hassasiyetim var kalem, defter, iğne ve ipliğe
Özen gösteririm derli tolu kipliğe
Bu vatan toprağında ben yaşadıkça
En büyük saygım da Atatürkçülüğe.

Duygular içimde sanki bir kaynak
Kalemden dökülen bal ile kaymak
Ölünce hayat benden bitmesin
Divitim kalemim benimle gitsin.

ÇANAKKALE VE 18 MART

Ey Çanakkale’de yatan
Şehit oğlu şehitler
Sizlere şefaat eder
O yüce peygamberler.

Siz şehitler ölmediniz
Her zaman askersiniz
Çanakkale Gelibolu’yu
Hep sizler beklersiniz.

Çanakkale Savaşı’nda
Bayrağım bile soldu
Göklere fışkıran kandan
Yeniden kırmızı oldu.

Ey Çanakkale ey Gelibolu
Her adım attığımız yer
Kınalı kuzular diyarı
Hem şehitler diyarı.

İnliyordu Çanakkale’de
Vatan Allah sesleri
Boğazı yardı geçti
Şehidin nefesleri.

Bir yıldız görünüyordu
Bayrağımda bir de hilal
Karadan denizden ses geliyordu
Dökülen kanlar olsun helal.

Ey Türk gençliği Atatürk’ün torunları
Siz geleceğin yarınları
Siz şehitliğe hazırsınız
Kınalı kuzunun torunları.

İşte boğaz savaşında
Herkes harp seferinde
Kafasız gövdeler vardı
Sarılmış tüfeğine.

Mehmet’ime yakıldı asker kınası
Şehit olmaya uğurladı anası
Sen göklerde hür oldukça bayrağım
Bize yakışır mı şehitlik yası.

Karalar kan ağladı deniz bağırdı
Kara Fatmaları bile harbe çağırdı
Sarıkamış’ta savaşırken askerlerim
Zamansız kar tipi onları sardı.

Çanakkale’de Mehmetçiğin şanı var
Torağında şehidimin canı var
Bak çırpınan aylı hilale
Bayrağımda Mehmet’imin kanı var

Çöl olmuş sel olmuş o akan kanlar
Daha bugün gibi o geçen anlar
Bir vatan borcuydu o çıkan canlar
Tarihte yer almış şöhretler şanlar.

Ağaçlardan düşen yeşil yaprağım
Çanakkale’de bastığımız toprağım
Bize Mehmet’imden koku getirin
Gökyüzünde dalgalanan bayrağım.

Hikmetler ,Ayşeler Kara Fatma’yız
İçimizden Çanakkale’yi atmayız
Binlerce şehit kefensiz yatarken
Biz kefen giyince rahat yatmayız.

CUMHURİYET

Bugün cumhuriyet
Seksen üç yaşında
Bayrağımın şanı var
Toprağında taşında.

Bugün 29 Ekim
Meydanlar akın akın
Bayrağımın dalgası başka
Onun keyfine değmeyin sakın.

Bayrağımın rengi gelincikten güzel
Onun ay yıldızı yapılmış özel
Gölgesinde biten çiçekler bile
Hep filizlenir hiç olmaz gazel.

Bayrağı bayrak yapan
Cumhuriyetin şanıdır
Rengine renk katan
Şehidimin kanıdır.

Enginlere sığmazsın
Göklerde çırpınırsın
Sen korkak değilsin
Özgürce haykırırsın.

Yurdumun özgürlüğü
Cumhuriyetin eseridir
Gökyüzü gürlese de
Atatürk’ün sesidir.

Bayrağımın üstü ay yıldız dolu
Yırtar bulutları o açar yolu
Onun her dalgası zafer kazanır
Yurdumun üstüne uzanır kolu.

EKMEĞİM

Değirmende ezilip
Fırınlarda yanarsın
Bizi beslemek için
Sofraya hep konarsın.

Ekmeksiz hayat olmaz
Ekmeksiz hiç tat olmaz
Onu çöpe atanın
Evinde bereket olmaz.

Ekmek gitmesin çöpe
Kulakta olsun küpe
Poşetlerce atılmış
Çöplükler sanki tepe.

Ekmeğe saygımız sonsuz
Sofra donanmaz onsuz
Kim çöpe atıyorsa
Bence o kişi soysuz.

Bizim için fırında
Sn yanıp da pişersin
Ne zaman aç kalırsam
Aklıma ilk sen düşersin.

Seni sevmeyen olmaz
Sensiz karınlar doymaz
Meyvelerde kabuk var
Sende kabuk da olmaz.

Çok şeylerden bıkılır
Ekmekten bıkılır mı
Anam kadar severim
O çöpe atılır mı?

Kimler müsrif ederse
Ekmeğim ona küser
O çöpe atılırken
Babam aklıma düşer.

Allah soracak bizden
Cevap gelecek sizden
Dinimizin direği
Daha başka ne ister.

BEYAZ GÜLLER

Siz hep beyaz gül müsünüz
Sevgi dolu sel misiniz
Şifa saçan el misiniz
Beyaz giyen hemşireler.

Hastalarla hep baş başa
Emeğiniz gitmez boşa
Sözleriniz gider hoşa
Beyaz giyen hemşireler.

Hizmet verir hastalara
Düşünceye dala dala
Uykusuz da kala kala
Beyaz giyen hemşireler.

Dillerinden bal akıyor
Nefesleri hoş kokuyor
Hastalara hoş bakıyor
Beyaz giyen hemşireler.

Hakkınızı helal edin
Hastalara dua edin
Dünyadan imanla gidin
Beyaz giyen hemşireler.

Yüreğiniz hep şen olsun
İçinize neşe dolsun
Bu dünyadan göçünce
Mekanınız cennet olsun.

YÜREKTEKİ SES

Doğruluk özümdedir
Doğruluk sözümdedir
Çok verip şımartmasın
Merhamet yüzümdedir.

Zenginlik malla değil
İmanın zengin olsun
Fakire merhamet et
Onların karnı doysun.

Kalbin iyilikle çarpsın
Kötülüğe fırsat vermesin
Dost dediğine öyle güven ki
Seni sırtından vurmasın.

Önce gözümüz doysun
İnan karnımız doyar
Koyma buza binayı
Günün birinde kayar.

Petekten uçsa arım
Kalanlar benim karım
Servetim tükense de
Bitmesin itibarım.

İlim, insanlık, itibar
Üçüne güveniriz
Bunlar bizde mevcutsa
Kötülüğü yeneriz.

MEZAR TAŞIMA

Dünyada meşaleydin
Toprakta lale ol
Karış Kevser ırmağına
Bitmeyen şelale ol

Kalemle defterim
Sır arkadaşım
Yazımla süslenir
Bu mezar taşım.

AĞAÇTAN GELEN SES

Burası benim toprağım
Sararsın hep yaprağım
Kırmayın budağımı
İçimden çıkmaz ahım.

Ağaca su verip durun
Hikmetinden hep sorun
Siz bizi korursanız
Gölgemizde oturun.

Doğada malım mülküm
Bu gördüğünüz söğüdüm
Herkes bir ağaç diksin
Nasihatim öğüdüm.

Kıyamet kopuyorsa
Bir ağaç diksenize
Çöl olmasın toprağım
Bir fidan eksenize.

Çocuklarım torunlarım kadar
Severim ağaçları
Onları korumayanların
Dökülsün hep saçları.

SONSUZ YOLCULUK

Çekilen gidiyor hep birer birer
Daracık çukura sessizce iner
Ne bir sır verirler ne de bir haber
Sonsuz yolculuğa yolun düşünce.

İki arşın kumaş olursa nasip
Dikmeden sararlar ucunu kesip
Evinden ayrılmak ne kadar cazip
Sonsuz yolculuğa yolun düşünce.

Ne malın varmış ne de bir mülkün
Ne çocukların varmış ne de bir kökün
Nasip olursa dostlar bir tas su dökün
Sonsuz yolculuğa yolun düşünce.

Ne yollar dayanır ne de bir bakış
Ne bir şikayet var ne de haykırış
Var mı o mekandan geriye dönüş
Sonsuz yolculuğa yolun düşünce.

Kaş göz arasında hiç görünmüyor
Tarih belirleyip taviz vermiyor
Bu nasıl gidişse akıl ermiyor
Sonsuz yolculuğa yolun düşünce.

Hiç özlemez misiniz bu diyarları
Cansız bedenlerin yüzleri sarı
Ne bir su isterler ne de bir darı
Sonsuz yolculuğa yolun düşünce.

Benim de kapımı çalacak bir gün
Ölüm bizimle geziyor her gün
Hikmet kalemini atacak o gün
Sonsuz yolculuğa yolu düşünce.

ALLAHIM

Her konuda her dalda
Mutlu mutsuz her anda
En büyük güvencemsin
Son nefeste son anda.

Yerin göğün sahibi
Hakimiyet senindir
Sinek bile vız dese
Her şey senin emrindir.

Kainatı yarattın
Canlı cansız içinde
Senin kurduğun düzen
Ne güzel ne biçimde.

BABAM

Karda kışta soğukta
Çalışmış ekmek için
Ona saygım sonsuzdur
Bunu bildiğim için.

Mutlu mutsuz her şeyimi
Babamla paylaşırım
Bazen öfkeli gibi
Çabukça anlaşırım.

Hep içinden severmiş
Babalar evladını
Dünyalar benim olsa
Vermez onun tadını

Çoban olsun çiftçi olsun
Memur olsun işçi olsun
Babalar büyük varlık
İçimiz hep hoş olsun.

Tüm taşların altına
Baba sokar elini
Döker alın terini
Getirir ekmeğini.

En büyük sıkıntılar
Bulur hep babayı
Tutar mı hiç yerini
Olsa on amca dayı.

Okul bile kazansam
Babama güvenirim
En büyük desteğimdir
Onunla övünürüm.

Ne emeğini esirger
Ne de olan parasını
Acaba anlar mıyız
Gönlünün yarasını.

Uzaktaysam geleceğim
Halini soracağım
Yaşlanmış benim babam
Ona güç olacağım.

Yüzün nurlar doğsun
Kalbine iman dolsun
Sen ölünce babacığım
Mekanın cennet olsun.

Anam benim yüreğim
Babamda çok kıymetlim
Benim vefalı babam
Cennet olsun hep yerin.

10 KASIM

Aylardan hüzünsün
Yaslı yaslı süzülürsün
10 Kasım’da doğan bebeğim
Sen duysan üzülürsün.

Yaprak dökümü gibi
Güz aylarında gittin
Vatan sağ olsun deyip
Nefesini tükettin.

Kasımpatı çiçeğim var
Bu aylarda açardı,
10 Kasım dediğimde
Neşesi hep kaçardı.

Makamın cennet ise
Kabrinde nur olsun
Gökte bulutlar gibi
Gözlerimiz yaş dolsun.

Sana öldü diyemem
Heybetin bize yeter
Taşlara çiçek eksem
Senin sevginle biter.

Sen bitmeyen şelale
Hep çağlayıp durursun
Toprak altında bile
Sen yurdunu korursun.

Bugün 10 Kasım günü
Bulutlarda karardı
Bayrak yarıya inerken
Yağmur olup ağladı.

Sen Allah’ın aslanı
Sen yurdun kahramanı
Periler nurlar olsun
Anıtkabir’in her yanı.

Sen canlı meşalesin
İçimizde sönmezsin
10 Kasım’da bile
Aramızda ölmezsin.

TOPRAĞIM

Ekerim dikerim sularım seni
Ormandaki ağaçtan yaparım gemi
Her türlü çiçekle suçlarım seni
Toprağım demekten gurur duyarım.

Dağlarım ovalarım bahçelerim bağlarım
Tanesine hayranım başaklı buğdayların
Pare pare Erciyes’te karım
Canım Erciyes ile gurur duyarım.

Mezarda üstümün yorganısın sen
Sonsuza dek tükenmeyen uğraşımsın sen
Dünyada en güzel toprağımsın sen
Seninle çalışmaktan gurur duyarım.

Dağları aşmak için atlanırım ben
Toprağım için şehit olmaya katlanırım ben
Gün ışığında ağaç gölgesine saklanırım ben
Ağaçlı toprağımdan gurur duyarım.

Erciyes komşumdur kayseri ilim
Toprağım yeşersin solmasın gülüm
Veysel gibi aşığım susmuyor dilim
Veysel gibi olmaktan gurur duyarım.

Vatanım toprağım bayrağım güzel
Yurdumun yeşilliği olmasın gazel
Derelerden akan boz bulanık sel
Sulasın toprağımı gurur duyarım.

Hikmet hanım toprağı dile getirdi
Fidan diktim ne hoş meyveler verdi
Rüzgar esti kekik kokusu getirdi
Mis gibi kokusundan gurur duyarım.

İlçem İncesu ilim Kayseri
Toprağı sevmeyen insan serseri
Topraklı mezarım candan da beri
Uzanıp yatmaktan gurur duyarım.

İŞTE BEN ÖKSÜZÜM

Sorun öksüzlerin masum halini
Almayın elinden hiç de malını
Çok görürler ayağında narini
İşte ben öksüzüm öksüzüm anam.

Hiç kimse sıvamaz öksüz başını
Anlamalar gözden akan yaşını
Yemek yerken yıkan olur kaşını
İşte ben öksüzüm öksüzüm anam.

Ayakkabı yırtık ceketi yırtık
Öksüz olanların değişir kılık
Öksüz olmayanın yuvası ılık
İşte ben öksüzüm öksüzüm anam.

Sertçe konuşurlar yumuş tutturur
Tutmasan yumuşu ağı yutturur
Bir lokma ekmeğe dana güttürür
İşte ben öksüzüm öksüzüm anam.

Herkes sever gibi almaz içeri
Kıvranır sokakta bitmiş naçarı
Hiç ortaya gelmez öksüzün karı
İşte ben öksüzüm öksüzüm anam.

Bir ceket alsalar eskitme derler
Geç gelse sofraya oturup yerler
Temiz olsa bile hep kirli derler
İşte ben öksüzüm öksüzüm anam.

Konuşurken bile hep sustururlar
Kimse önem vermez hep pustururlar
Yediği lokmayı hep kustururlar
İşte ben öksüzüm öksüzüm anam.

Öksüz olmadım da olanı gördüm
Doğrumu sözlerim bilene sordum
Baktım hallerine ağlayıp durdum
İşte ben öksüzüm öksüzüm anam.

Ayağına giymiş kara bir lastik
Başına koyduğu kirli bir yastık
Yırtık pantolonu ahıra astık
İşte ben öksüzüm öksüzüm anam.

Amcaya dayıya sürülecek mi
Allah’tan bu dava görülecek mi
Haklı haksız bir gün dirilecek mi
İşte ben öksüzüm öksüzüm anam.

Kim suç işler ise öksüzü bulur
Haklı davasında hep haksız olur
Malı mülkü gider ortada kalır
İşte ben öksüzüm öksüzüm anam.

KİTABIM

Bir bilgi hazinesi
Övmekle tüketemem
Eğer yanımda olmasan
Ben sensiz hiç edemem.

Geçer mi hiç o günler
Ben kitap okumasam
Rüyalarıma girer
Onu elime almasam.

Her şeyden yakın dostum
Onu bağrıma bastım
Bir harf öğrenmek için
Okul yoluna koştum.

Anam kadar yakındır
Kitaplarım hep bana
Okumasam mutsuzum
Okurum kana kana.

Her yerde her zaman
Odur bana arkadaş
Kitapları sevmesem
Ben olurum kara taş.

Hep beraber olalım
Bol kitap okuyalım
O bilgi hazinesini
Kafamıza koyalım.

Tembellikten uzak dur
Sayfa sayfa kitap aç
Kim kitap okumazsa
Sen ondan uzağa kaç.

Yurdum davetli olsun
Bol kitap okumaya
Hiç kimsede kalmasın
Cahillik denen maya.

BUKET İÇİN OKULUM

Sabah erken kalkarız
Yakamızı takarız
Biraz uyku zor gelir
Canımızı sıkarız.

İnce uzun yollarda
Hep geliriz okula
Kazalardan korkarız
Bakarız sağa sola.

Sıralara oturur
Kitapları açarız
Kalemle defter alır
Bir şeyleri yazarız.

Öğretmenin sözü ile
Atamızın izi ile
Biz neler öğreniriz
Türkçemizin özü ile.

Okul anadır bana
Okul babadır bana
Hangi kitabı açsam
Hepsi bilgiden yana.

BİLGE İÇİN OKULUM

Ben bir küçük çocuktum
Okul yoluna koştum
Gördüm öğretmenimi
Sevgiden taşıp coştum.

Okulum hep yuvamdır
Öğretmenim anamdır
İçimdeki tüm hisler
Atatürk’ten yanadır.

Biz minicik çocuklar
Hep okulun yolunda
Bilgi dolu kitaplar
Hepimizin kolunda.

Farkında olmayarak
Öğretmeni yorarız
Okulun bahçesinde
Ne güzelde oynarız.

CUMHURİYET TRENİ

Bakın geliyor buharlı tren
Neden duygulandı hep onu gören
Sanki Atatürk var içinde
İşte hazırlandı yeni bir tören.

Corsitejerson yaptırmış treni
Belki atam kullanmıştır freni
İçinde doluyken Mehmetçikleri
Bakın geliyor cumhuriyet treni.

Dolaşmış yurdumun bütün yerini
Sanki öpmüş toprağını gülünü
Hiç kimse kesemez onun yolunu
Selamla karşıladı şehitlerin torunu.

Çok yaşlı yorgun cumhuriyet treni
Uzun ince yollarda çalar dertli sireni
Kahramanca geçmiştir amansız tüneli
Bayrakla onurla geliyor cumhuriyet treni.

İçimdeki tasa cumhuriyet tasası
İçimdeki sevinç cumhuriyet yasası
Cumhuriyetle imzalandı
Yurdumun anayasası.

Atatürk “yurtta sulh cihanda sulh” derken
Onun gür sesi cihanda yükselirken
Şehitlerin ruhu bile uyandı
Cumhuriyeti bize armağan ederken.

Atamın ilke ve inkılaplarını
Yarınlara taşıyacağız
İşte cumhuriyet treni ile
Ne güçlükler aşacağız.

Biz Türk insanları
Atatürk hastasıyız
Cumhuriyet treni bozulursa
Biz onun ustasıyız.

BU NASIL ARKADAŞ

Sigara bana arkadaş diyen,
Sinsi sinsi vücudu hep yiyen,
Küs, nefret et, bırak o arkadaşı,
Fare gibi paraları hep yiyen.

Cebinde fare var yediği para
İçtikçe organlara açıyor yara
Tükenmiş akciğeri bir çare ara
Onu terk et arkadaş dönersin ilkbahara.

Para ile derdi satın alırsın,
Kırkına varmadan çöker kalırsın
İçmezsen sağlıklı nesil olursun,
Düşünüp gerçeği dinle arkadaş.

Her gün para ile zehir aldın
Ayın ortasında harçlıksız kaldın
Sağlığın bozuldu çöküp de kaldın
Dostun sözünü dinle arkadaş.

Dinle gerçekleri içme sigara
Vücudun dinç olur kalmazsın dara
Cebinde ne çoğalır tükenmez para
Gerçeklerin dostu böyle arkadaş.

Terk et sigarayı zehirler gitsin
Bol oku kitabı sayfalar bitsin
Al eline kalemi sorunlar bitsin
İnsana dost olan kitap arkadaş.

DEPREM BİR FELAKETTİR

Deprem demek ne demek
Bilir misin arkadaş?
Yapılar sağlam olsun
Kalmaz taş üstünde taş.

Çok sağlam zeminlere
Yapalım binayı.
Deprem olursa eğer
Az olur çürük sayı.

Yapılan her inşaat
Kontrollü olmalı,
Demiri çimentoyu
Yerinde kullanmalı.

Kirişle bağlantıya
Dikkat etmemiz gerek.
Sağlam yapılan bina
Nasıl dayanır görsek.

İnsan değerli varlık
Hiçbiri de ölmesin
Deprem denen felaketi
Gözlerimiz görmesin.

Türkiye fay üstünde
Allah’tan olan zemin
Yapılan inşaattan
Kendimiz olalım emin.

Küçük yaşta da olsak
Bu konuda ders alalım
Depremin karşısında
Daha sağlıklı duralım.

Alalım tedbirimizi
Takdiri Allah’tan olsun
Gözyaşının yerine
İçimi sevinçle dolsun.

İşte Hikmet Çiftçi’nin
Fikirleri böyledir
Bizleri bu yaşta
Düşündürüp söyletir.

ANNENİN ÇOCUKLARINA SESİ

Arının peteği yaptığı gibi,
Asmadan üzümün sarktığı gibi,
Bulut yağmurunu döktüğü gibi,
Ben de size sevgimi dökerim yavrum.

Suların denize dalgası gibi,
Bahçede güllerin en hası gibi,
Sanki mutluluğun halkası gibi,
Sizinle mutluluğu severim yavrum.

Hem bahar hem yazın olduğu gibi,
Bülbülün nergise konduğu gibi,
Arının çiçeğe geldiği gibi,
Dolanır size gelirim yavrum.

Güneşin parlayan ışığı gibi,
Sıcak çorbaların kaşığı gibi,
Mekke camisinin eşiği gibi,
Sizleri görmeyi severim yavrum.

Çağlayan sellerin aktığı gibi,
Mecnunun Leyla’ya baktığı gibi,
Aslı Kerem’ini yaktığı gibi,
Ben de sizin için yanarım yavrum.